Tonton'un Kitapligi
Fransızca ile boğuşan bir adet Ada...Kitaplara aşık,flüt çalmayı seven,sürekli müzik dinleyen kendi dünyasında bir kızım ben.
Bu Blogda Ara
2 Mayıs 2017 Salı
Kitty Yorumu||The Midnight Star
Selamlar! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Valla ben iyi sayılırım, şu yarınki sınavım geçince daha iyi olacağıma eminim. Bu arada bugün ACOWAR çıktı, çoğu kişi ya okumaya başladı ya da bitirdi ve benim kopyamın gelmesine daha 10 gün var. Amaaaa konumuz ACOWAR değil, The Midnight Star. O zaman başlayalım! (Yorum azıcık spoiler içerebilir)
Kitap Adı: The Midnight Star (The Young Elites #3)
Yazar: Marie Lu
Sayfa Sayısı: 316
Goodreads Puanı: 4,15/5
Benim Puanım: 4,5/5
Kitap bitince fena halde acı çekeceğimi bildiğimden (herhangi bir Marie Lu kitabı okuyacaksanız bunu göze almalısınız) kitabı yavaş yavaş okudum. Yavaş yavaş derken kelimenin tam anlamıyla söylüyorum çünkü kitaba 16 Ocak'ta başlamıştım ve 1 Mayıs'ta bitirdim. Kitabı okumamaya çalıştım, aslında en az bir ay daha götürecektim ama yanlışlıkla kitabı bitirdim. 50 sayfa okuyacağım diye oturdum, kalktığımda kitap bitmişti ve tabii ki yüreğime bir öküz oturmuştu çünkü bu Marie Lu, bir kere olsun ciğerimizi soldurmazsa ölür. Aslında ben çok daha kötü şeyler bekliyordum (çünkü bu Marie Lu, neden olmasın?) ama beklediğim kadar kötü değildi. Biraz içim burkulsa da güzel bir sondu, oldukça beğendim kendisini. Hatta son bölümlere gelene kadar 4 vermeyi düşünüyordum fakat sonlara gelince puanım 4,5 oldu.
“You cannot harden your heart to the future just because of your past. You cannot use cruelty against yourself to justify cruelty to others.”
Bildiğiniz (veya bilmediğiniz) üzere The Midnight Star, The Young Elites yani Genç Elitler serisinin üçüncü ve son kitabı. İlk kitabı çok beğenmiştim, ikincisi fena değildi ve son kitap da oldukça iyiyidi yani seriyi genel olarak sevdim. Yazarın diğer serisi olan Efsane (Legend) serisi ile karşılaştıracak olursak kesinlikle bu serinin beş bin kat daha güzel olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eğer Efsane serisini beğenmediyseniz bile bu seriye şans vermelisiniz bence, beğenme ihtimaliniz oldukça yüksek. Yani ben de pek Efsane aşığı değilim fakat bu seriyi oldukça beğendim. Sanırım bunun asıl sebeplerinden biri ana karakterimizin "iyi" değil de daha karanlık bir karakter olması. Aslında seride en "iyi" karakter dediğinizin bile bir karanlık tarafı var (herkes gibi). Genelde bu pek kitaplarda yansıtılmıyor (nedense) ve bu seride yansıtılmış olması hoşuma gidiyor.
“None of us are saints. We can all do better.”
Yazarın kalemini genel olarak seviyorum, akıcı bir dili var. Arada bir sürü kişinin bakış açısıyla yazsa da olaylar karışmıyor,bir bütün halinde ilerliyor (genelde Adelina anlatsa da arada değişiyor). Kitabın konusu bence özgün, yani ben pek böyle bir konuya sahip bir kitap okumamıştım daha önce, varsa da bilmiyorum (dünyada 9679989849588 tane kitap var hepsini bilemeyiz heralde, biz de insanız) Karakterlerden ilk kitabın yorumunda bahsetmiştim zaten (Instagram üzerinden, @tontonunkitapligi )
bu yüzden pek bahsetmeyeceğim ama ufak birkaç durum güncellemesi yapayım eheheh. Öncelikle Enzo'yu eskisi kadar sevmiyorum ama nefret de etmiyorum, edemem de zaten. Teren hala en sevdiğim karakterlerden biri (valla nedenini ben de bilmiyorum, pek sevilecek bir tarafı yok aslında) Adelina'yı bu kitapta çok daha fazla sevdim, bunun nedeni belki onu daha iyi anlamaya başlamamdır bilemiyorum artık. Magiano zaten... Diyecek bir şey var mı ki, çok seviyorum ya!
“Someday, when I am nothing but dust and wind, what tale will they tell about me?”
Aslında kitap hakkında söylenecek pek bir şey yok çünkü son kitap. Bu yüzden yorumu burada bitiriyorum. Kitabı genel olarak oldukça beğendim fakat ilk kitaptan iki tık aşağıdaydı bu yüzden 4,5 verdim. Herkese bol kitaplı akşamlar!
“We are doomed to be forever young.”
27 Nisan 2017 Perşembe
Kitap Yorumu || Âşıklar Sözlüğü
Selamlar! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Valla ben oldukça iyiyim eheheh çünkü sonunda ACOWAR'ı aldım ve bu aralar biraz daha fazla kitap okuyabiliyorum (HALA ÇOK AZ OKUYABİLİYORUM?!?) Ayrıca geçen hafta (doğum günüm için eheh) İzmir TUYAP'a gitttim. Normalden az kaldım ama efsaneydi! Neyse, konudan yine 9999 km sapmış bulunmaktayım. (Tanrım emojisiz yazı yazmak ne kadar zor!) Şimdi, kitap yorumuna geçelim. Zaten pek uzun bir olamayacak çünkü hem kitap kısa hem de ortada tam olarak belli bir hikaye yok.
Özgün Adı: The Lover's Dictionary
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Çeviri: Çiçek Eriş
Türü: Roman- Genç&Yetişkin
Sayfa Sayısı:224
Kitap, isminden de anlaşılacağı üzere sözlük şeklinde. İçerisinde ise belli kelimelerle ile ilgili kısa kısa (1 sayfayı geçmiyor) hikaye/söz tarzı şeyler var. Bu hikaye/söz tarzı şeyler ile kelimenin anlamı anlatılıyor aslında. Kitabın tarzı normalde okuduğum kitaplara pek benzemiyordu, farklıydı benim için. David Levithan'ı genel olarak zaten çok severim, bu kitabını da oldukça beğendim. Farklı tarzlarda okumayı severim zaten bu yüzden oldukça hoşuma gitti. Ayrıca kitap sayesinde bilmediğim birkaç tane kelime oldu, bu bakımdan da oldukça faydalı oldu benim için. Oldukça akıcı, hemen biten bir kitaptı. RS ayaklarınızdaysanız okuyabileceğiniz bir kitap bence.
Arka Kapak:
Esas, a. İlk başta, o kişiyi mi yoksa sevgi hissini mi sevdiğinizi merak ettiğiniz bir an yaşanıyor olmalı. Eğer o an uçup gitmiyorsa üstüne bir bardak soğuk su için. Ama o an uçup gidiyorsa bile o kadar uzağa gitmiyor. Onu tekrar istersiniz diye, belli bir mesafede öylece duruyor. Bazen başka bir şeyi, mesela bir kaçış güzergâhını veya sevdiğinizin suratını aradığınızı düşünürken bile orada oluyor.
İNSAN AŞKI NASIL ANLATIR? İnsan bilincinin sınırlarını tamamen aşan ancak son derece olağan olan; hayatımızı tüketme gücünü barındırdığı kadar bize muazzam bir şeyin parçası olduğumuzu hissettiren böylesi bir duyguyu betimlemek mümkün mü?
Levithan'ın isimsiz kahramanı bir ilişkinin hikâyesini sözlüğe dönüştürerek asırlardır süregelen bu soruna eşsiz bir yöntemle yaklaşıyor. Her bir sözlük maddesiyle, birlikteliğin önemli olaylarını ve gündelik sıkıntılarını gözler önüne seren samimi pencereler açıyor; modern aşkın kalıcı ve fazlasıyla duygu yüklü bir portresini çiziyor.
Kitabı genel olarak oldukça beğendim, tavsiye ederim kesinlikle. Eğer Her Gün'ü beğendiyesiniz mutlaka okuyun!
Detaylı bilgi için Pegasus Yayınları'nın sayfasına bakabilirsiniz.
Bol kitaplı akşamlar!
19 Mart 2017 Pazar
Kitap Önerileri #1
Selamlar! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Valla beni soracak olursanız ben oldukça iyiyim ama çok uykum var. Bunun sebebi geceleri uyumayıp 6'da kalkmam olabilir mi? Bence olabilir.
Neyseee, gelelim bugünkü yazının konusu. Başlıktan da anlayabileceğiniz üzere bu bir kitap önerileri yazısı ama bu liste İngilizce kitaplardan oluşuyor. Bahsedeceğim kitapların arasında hiç seviyeli kitap önerisi yok, sadece romanlar var. Dili kolay olanlar da var, diğerlerine göre daha zor olanlar da var. Bunu belirteceğim zaten. Neyse, uzatmadan başlasak iyi olacak. Bu arada kitapları belli bir sıraya koymadım, karışık sıraladım. Yani birinci kitap en sevdiğim, son kitap en az sevdiğim falan değil.
Arada Türkçesi olanlar ve olmayan kitaplar da var,bunu da belirttiğime göre başlayabiliriz artık.
Not: Spoiler olmaması açısından sadece ilk kitapların arka kapak yazılarını koydum.
* The Young Elites (Genç Elitler Serisi)-Marie Lu
The Young Elites (The Young Elites #1)/ Genç Elitler (Genç Elitler #1)
The Rose Society (The Young Elites #2)
The Midnight Star (The Young Elites #3)
Arka Kapak :

Teren Santoro, Kral için çalışmaktadır. Engizisyon Mihveri'nin lideri olarak görevi, tehlikeli olduğuna inandığı Genç Elitler'i bulmak ve onlar ülkeyi yok etmeden onları yok etmektir ama aslında Teren hepsininkinden büyük bir sır saklamaktadır.
Enzo Valenciano, Hançer Cemiyeti üyesidir. Bu gizli Genç Elit grubu, kendilerinden olanları Engizisyon Mihveri'nden önce bulmaya çalışmaktadır ama Adelina'yı bulduklarında onun şimdiye dek görmedikleri güçlere sahip olduğunu keşfedeceklerdir.
Birbirinden apayrı savaşlar sürdüren bu üçlünün yolları hiç beklenmedik şekilde kesişecektir. Ancak hepsinin emin olduğu tek şey vardır: Karanlık bir intikam ve yok etme arzusuyla yanıp tutuşan Adelina'nın güçlerine bu dünyada yer yoktur.
Bu kitap hakkında ben 4 buçuk sayfalık bir "book report" yazdım İngilizce performas ödevi için o yüzden hiç bahsetmek istemiyorum ama oldukça beğenmiştim, alın yani eheheh.
Dili çok zor değil fakat çok kolay da değil, orta. B1+ civarıysanız daha rahat okursunuz.
Dili çok zor değil fakat çok kolay da değil, orta. B1+ civarıysanız daha rahat okursunuz.
Throne of Glass (Throne of Glass #1)/ Cam Şato (Cam Şato #1)
Crown of Midnight (Throne of Glass #2)/ Karanlık Taç (Cam Şato #2)
Heir of Fire (Throne of Glass #3)/ Ateşin Varisi (Cam Şato #3)
Queen of Shadows (Throne of Glass #4)
Empire of Storms (Throne of Glass #5)
Untitled (Throne of Glass #6)
The Assassin's Blade (Throne of Glass #0.1-0.5)

Karsınızda Suikastçılar Kraliçesi Celaena Sardothien. Celaena ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Oysa o, eğitimli bir suikastçıydı, benzerlerinin en iyisiydi ama bir hata yapmış ve yakalanmıştı.Genç yüzbaşı Westfall ona bir teklifle geldi. Celaena, kraliyetin en yetenekli savasçıları ve suikastçılarıyla katılacağı ölümüne bir yarışmada veliaht Prens Dorian'ı temsil edecek.Yarışmayı kazanırsa kralı korumaya ve sonrasında özgür bırakılmaya hak kazanacak. Ama önce bir biri ardına ortaya çıkan cinayetlerin katilini bulmalı ve hayal bile edemeyeceği bir geleceğe hazırlanmalı.
Bu seri hakkında daha geçenlerde bloga bir yazı yazdım, ayrıca Instagram'a da bir post atmıştım bu yüzden seri hakkında konuşmayacağım, isterseniz yazılarıma bakabilirsiniz.
Dili zor değil ama ilk başlarda zorlananlar olabiliyor, merak etmeyin alışınca çok zorlamıyor. B1 civarıysanız daha rahat okursunuz.
*A Court of Thorns and Roses (Dikenler ve Güller Sarayı Serisi)
A Court of Thorns and Roses (ACOTAR #1)/ Dikenler ve Güller Sarayı (Dikenler ve Güller Sarayı #2)
A Court of Mist and Fury (ACOTAR #2)/ Sis ve Öfke Sarayı (Dikenler ve Güller Sarayı #2)
A Court of Wings and Ruin (ACOTAR #3)
Untitled (ACOTAR #4)
Untitled (ACOTAR #5)
Untitled (ACOTAR #6)
Arka Kapak:
Kış çok ağır geçiyor. Feyre ailesini beslemek zorunda…
Bir gün, avlanırken av olmamak için öldürdüğü kurdun intikamını almaya gelen bir canavar çalıyor kapısını. Ama Feyre'yi almaya gelen canavar bir hayvan değil, Tamlin...
Bir zamanlar dünyayı yöneten ölümcül, ölümsüz perilerden biri.
Feyre'nin, hayatı boyunca dehşet dolu hikâyelerini dinlediği perilerin diyarında yasamaya başlamasıyla dünyası altüst oluyor. Kendini bildi bileli hissettiği şiddetli düşmanlık bu güzel ama tehlikeli ülkede bambaşka bir boyut kazanıyor.Feyre'nin çok önemli bir görevi var: Ülkenin üstüne gittikçe çöken eski, karanlık gölgenin onu yok etmesini önlemek.Dikenler ve Güller Sarayı dizisinin bu ilk kitabıyla yolunuz, nefes kesici bir maceraya ve beklenmedik büyüleyici bir aska açılıyor. Sarah J. Maas'ın bu serisi, George R. R. Martin tarzını seven kitap kurtları için ideal!
Bu seriyi ToG'dan daha çok seviyorum çünkü Rhysand;)))) Bu arada Tamlin en nefret ettiğim karakterlerden birisi. Her kitapta gittikçe daha çok nefret ediyorum. Özellikle ikinci kitapta nefretim tavan yaptı, üçücü kitapta ne kadar nefret edecebileceğimi hayal bile edemiyorum. Bu seri hakkında da çok uzun onuşmak istemiyorum, ayrı bir yazı yazacağım.
Bu serinin dili kolay değil ama ultra zor da değil. B2 civarıysanız daha rahat okursunuz.
*The Wrath and the Dawn
The Wrath&The Dawn (The Wrath and The Dawn #1)
The Rose&The Dagger (The Wrath and The Dawn #2)
Arka Kapak:

Night after night, Shahrzad beguiles Khalid, weaving stories that enchant, ensuring her survival, though she knows each dawn could be her last. But something she never expected begins to happen: Khalid is nothing like what she'd imagined him to be. This monster is a boy with a tormented heart. Incredibly, Shahrzad finds herself falling in love. How is this possible? It's an unforgivable betrayal. Still, Shahrzad has come to understand all is not as it seems in this palace of marble and stone. She resolves to uncover whatever secrets lurk and, despite her love, be ready to take Khalid's life as retribution for the many lives he's stolen. Can their love survive this world of stories and secrets?
Inspired by A Thousand and One Nights, The Wrath and the Dawn is a sumptuous and enthralling read from beginning to end.
Bu seri henüz Türkçe'ye çevrilmedi, çevrildiyse de hiç görmedim. Hala ikinci kitabını okumadım ve ikinci kitap için ÖLÜYORUM!
Dili ilk başlarda zorlayabiliyor ama sonra rahatça okuyabiliyorsunuz fakat İngilizceniz belli bir seviyede değilse tavsiye etmem.
*Six of Crows (Kargalar Meclisi Serisi)
Six of Crows (Six of Crows #1)/ Kargalar Meclisi (Kargalar Meclisi #1)
Crooked Kingdom (Six of Crows #2)
Bu serinin de henüz ikinci kitabını okumadım ama elimde var, yakın zamanda okumayı planlıyorum. İlk kitabını Türkçe olarak okuduğum için dilihakkında hiçbir fikrim yok:( İkinci kitabını biraz karıştırmıştım ve aşırı zora benzemiyordu ama bakalım.
Arka Kapak:
İntikam duygusuyla yanıp tutuşan bir mahkûm. Bahis düşkünü bir keskin nişancı Ayrıcalıklı hayatını geçmişte bırakan bir kaçak, Hayalet ismiyle tanınan bir casus Hayatta kalmak için sihir kullanan bir cellat Ve hepsini bir araya getiren kaçış uzmanı bir hırsız, 6 Tehlikeli serseri 1 Imkânsiz görev. Bu ekip büyük bir felaketi önleyebilecek tek seçenek, tabii önce birbirlerini yok etmezlerse.
*Passenger (Yolcu Serisi)
Passenger (Passenger #1)/ Yolcu (Yolcu #1)
Wayfarer(Passenger #2)
Dili ilk başlarda zorlayabiliyor ama sonra rahatça okuyabiliyorsunuz fakat İngilizceniz belli bir seviyede değilse tavsiye etmem.
*Six of Crows (Kargalar Meclisi Serisi)
Six of Crows (Six of Crows #1)/ Kargalar Meclisi (Kargalar Meclisi #1)
Crooked Kingdom (Six of Crows #2)

Arka Kapak:
İntikam duygusuyla yanıp tutuşan bir mahkûm. Bahis düşkünü bir keskin nişancı Ayrıcalıklı hayatını geçmişte bırakan bir kaçak, Hayalet ismiyle tanınan bir casus Hayatta kalmak için sihir kullanan bir cellat Ve hepsini bir araya getiren kaçış uzmanı bir hırsız, 6 Tehlikeli serseri 1 Imkânsiz görev. Bu ekip büyük bir felaketi önleyebilecek tek seçenek, tabii önce birbirlerini yok etmezlerse.
*Passenger (Yolcu Serisi)
Passenger (Passenger #1)/ Yolcu (Yolcu #1)
Wayfarer(Passenger #2)
Etta, bir sabah kendini 1776 yılında, Atlantik'in ortasında buluverir.
Neler olduğunu anlamaya çalışırken o güne dek bildiği ve yaşadığı hayatın
bir yalandan ibaret olduğunu öğrenir.
Annesi ondan çok önemli bir şeyi gizlemiştir:
Zamanda yolculuk edebildiğini…
İkinci Dünya Savaşı Londra'sından 1599 yılına, Şam'a dek uzanan
bu zaman yolculuğunda Etta, tüm insanlığın geleceğiyle
annesinin hayatı arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.
Ve kesin olan tek bir şey vardır:
Yüzyıllar ve kıtalar arasında yaptığı bu yolculuk
sandığından çok daha tehlikelidir!
bir yalandan ibaret olduğunu öğrenir.
Annesi ondan çok önemli bir şeyi gizlemiştir:
Zamanda yolculuk edebildiğini…
İkinci Dünya Savaşı Londra'sından 1599 yılına, Şam'a dek uzanan
bu zaman yolculuğunda Etta, tüm insanlığın geleceğiyle
annesinin hayatı arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.
Ve kesin olan tek bir şey vardır:
Yüzyıllar ve kıtalar arasında yaptığı bu yolculuk
sandığından çok daha tehlikelidir!
Hala ikinci kitabı alamadım... BANA İKİNCİ KİTABI VERİN LÜTFEN! Alexandra Bracken'ın tüm kitaplarını seviyorum eheheh. Yalnız, Alexandra Bracken'ın dili biraz zorlayabiliyor. İngilizceniz belli bir seviyede değilse pek tavsiye etmem, Türkçe olarak okuyun kitaptan soğumayın yani.
*Nerve (Oyun Bitti)
Arka Kapak:

SİNİR adındaki bir internet sitesi, oyuncuların cesaretinin test edildiği ve siber ortamda naklen yayımlanacak olan bir oyunun duyurusunu yaptığında, binlerce kişi katılımcı olarak başvuruda bulunur. Şartlar çok açıktır: Eğer şehrin en işlek caddesinde gece yarısı bir hayat kadını gibi giyinerek dolaşabilecek, bir bara girip belalı tiplere sataşabilecek veya herkesin köşe bucak kaçtığı okul müdürünü herkesin ortasında küçük düşürebilecek cesarete sahipseniz bu oyuna katılmamanız için hiçbir neden yok demektir.
Vee, ilk başlarda oyuna katılma konusunda kararsız kalsa da, oyunun arkasında her kim varsa, onun zaaflarını ve nasıl kandırılabileceğini çok iyi bilmektedir. Reddedemeyeceği ödüllerin cazibesine kapılıp partner olarak über-yakışıklı Ian'la eşleşen Vee, kendini keyifli bir oyunun içinde bulur. Bir oyun daha...Bir oyun daha...Artan takipçi sayısı...Güzel ödüller...Heyecanlı saatler…
Başlangıçta her şey yolunda gibi gözükse de büyük ödüle giden yolun pek de tekin olmadığını fark eden Vee, katılımcılarla birlikte ölümcül bir tehlikenin içinde olduklarını anlar. Artık onlar dönüşü olmayan bir noktadadırlar.
Nerve aşırı akıcı bir kitap, RS ayaklarındaysanız özellikle tavsiye ederim. Nerve'in geçen yılın sonlarına doğru çıkan bir filmi de var bu arada. Dili de pek ağır değil, A2+/B1
civarındaysanız rahatlıkla okuyabilirsiniz.
*Wonder (Mucize)
Arka Kapak:
Merhaba, adım August. Size nasıl göründüğümü anlatmayacağım. Aklınıza ne geliyorsa muhtemelen ondan daha kötü görünüyorumdur.
August (Auggie) Pullman yüzünde fiziksel bir bozuklukla doğduğu için, normal bir okula gidemiyordu… şimdiye kadar. Yakında Beecher Ortaokulu'nda beşinci sınıfa başlayacak ve ömrünüzde bir kere bile "yeni çocuk" olduysanız, bunun ne kadar zorlu olduğunu tahmin edebilirsiniz. Dondurma yemek ve Xbox'ında oyun oynamak gibi sıradan şeyleri seven Auggie aslında sadece sıradışı yüzü olan, sıradan bir çocuk. Peki, yeni sınıf arkadaşlarını, görünüşünün ardında kendisinin de onlar gibi olduğuna ikna edebilecek mi?
Bu kitabı herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Büyük küçük herkesin... Beni en çok etkileyen kitaplardan birisidir. Ayrıca dili oldukça kolay, ilk okuyacağınız İngilizce kitap olsa bile rahatlıkla anlayabileceğinizi düşünüyorum.
Herkese bol kitaplı akşamlar!
Instagram: @tontonunkitapligi
Goodreads: Tontonunkitapligi
16 Mart 2017 Perşembe
İngilizce Kitap Okumak Hakkında Azıcık Sohbet

Biraz İngilice'den bahsettiğimize göre artık kitap okuma kısmına geçebiliriz. Ben İngilizce kitap okumaya okulla başlamıştım, beşinci sınıfın sanırım. Fakat esas, yedinci sınıfın yazında bir sürü İngilizce kitap okumuştum. (bu arada şu anda lise hazırlıktayım) O zamandan beri de sürekli okuyorum. İngilizce kitap okumanız için mükemmel bir İngilizceniz olması gerekmiyor ve her seviye için kitaplar mevcut, illa B1 olmak falan lazım değil. Ben seviyeli kitaplar hakkında pek bilgili değilim çünkü hiç okumadım ama bildiğim kadarıyla A1'den başlayarak her seviye için var. Bazıları da Stage 1, o da sanırım A1'e denk geliyor. Eğer seviyenizi denemek istiyorsanız bir kitapçıya gidin ve size uygun olduğunu düşündüğünüz seviyenin bir sayfasını okuyun. Eğer 5'ten fazla bilmediğiniz kelime varsa ve olay akışını genel olarak anlamıyorsanız bir alt seviyeyi deneyin. Eğer bu A1 seviyesi bir kitapta oluyorsa panik yapmayın. Ya İngilizcenizi biraz daha geliştirip tekrar okumayı deneyin ya da "Ben kendimi zorlarım, okuyup anlamaya çalışırım." diyorsanız alın ve çabalayın. Ben ikinci yöntemden yanayım, İngilizce'yi daha çok geliştirdiğini düşünüyorum. Ben direk İngilizce roman okuyarak başlamıştım İngilizce okumaya. Eğer seviyeniz B1 değilse roman ile başlamanızı pek tavsiye etmem çünkü zorlayabilir ve bu durum moralinizi bozabilir. Bunu istemeyiz değil mi:))
Fake A2/A2+ iseniz The Giver'ı (Seçilmiş Kişi) deneyebilirsiniz. Dili çok basit ve kitap oldukça akıcı. Sevdiğim bir kitaptır yani ehehe.

Eğer seviyeniz B1 civarıysa ve kendinize güvenemiyorsanız bunu bir kenara bırakın ve bir kitabı elinize alın, çünkü korkmanız için hiçbir sebep yok! Çoğu YA kitabını biraz sözlük yardımıyla okuyabilirsiniz. İlk başlarda çok sözlüğe bakarken bir süre sonra baya azalmaya başladığınızı fark edeceksiniz. Hem bir sürü yeni kelime öğrenmiş olduğunuzdan hem de bir yerden sonra bilmediğiniz bir kelimeyi bile cümleden çıkarabileceğinizi fark ediyorsunuz zaten. Mesela ben artık çok az sözlük kullanıyorum. Zaten her dakka sözlüğe bakmak kitabın akışını bozuyor ve bir yerden sonra insanlar sıkılıp bırakıyor. Bu yüzden kelimeleri cümlenin gelişinden anlamaya çalışın, çoğu kelimeyi bu şekilde kolaylıkla anlayabiliyorsunuz zaten. Yeni öğrendiğiniz kelimelerin kalıcı olmasını istiyorsanız bir yere yazın ve sonra da cümle içinde kullanın. Böylece daha çabuk aklınızda kalır. Yalnız, seviyeniz B1 ise bile ilk okuyacağınız kitabın fantastik veya distopya olmasını pek tavsiye etmem. Bunun sebebi kitabın dilinin ağır veya zor olması değil de içerisinde bulunan terimlerin biraz zorlayıcı olması. Fakat birkaç kitap okuduktan sonra rahatlıkla okuyabilirsiniz bence. Mesela Harry Potter'ın dili oldukça basit fakat içerisinde geçen fantastik ögeler (büyüler vb.) biraz zorlayıcı olabiliyor.

Ayrıca bir kitabı önce Türkçe sonra İngilizce okuyabilirsiniz veya aynı anda okuyabilirsiniz, ilk defa okuyorsanız işe yarayabiliyor. Mesela ben aynı kitabın Fransızca ve İngilizcesini aynı anda okuyorum, böylece daha kolay anlıyorum.
İlk defa İngilizce okuyorsanız önceden okuduğunuz bir kitabın İngilicesini okuyabilirsiniz.
Şimdi biraz dili kolay olan kitap önerisi yapayım ve yazıyı bitireyim.
*The Giver
*Eleanor&Park
*Charlotte's Web (çocuk kitabı ama çok güzeldir)
*The Witches (yine bir çocuk kitabı ama en sevdiklerimden biridir)
*Harry Potter
*Wonder
Bu arada, her ne kadar John Green'in kitaplarının dili basit gibi gözükse de içerisinde bir sürü kalıp bulunduğundan pek tavsiye etmiyorum başlangıç için.
Bunin hakkında bir yazı daha yazacağım, o da Instagram üzerinden sorduğunuz sorulardan oluşan bir soru cevap yazısı şeklinde olacak.
Umarım az da olsa faydalı olabilmiştir:))
Herkese bol kitaplı akşamlar!
Instagram: @tontonunkitapligi
Goodreads : Tontonunkitapligi
15 Mart 2017 Çarşamba
Seri Yorumu||Throne of Glass (Cam Şato)
Selamlar!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Valla beni soracak olursanız ben oldukça iyiyim. Tek sorunum haftaya sınavlarımın başlaması ve açıkçası sınavlara çalışmaya yeni başladım, bakalım neler olacak (Gerilim/Aksiyon, IMDb 8,9/10 resmen) Veee bu demek oluyor ki elveda kitaplar yaşasın dersler! Zaten pek kitap okuyamıyordum, tek ihtiyacım olan bir sınav haftasıydı yani. Bir de okunacak o kadar kitap varken... Neyse! Bu blogun amacı şikayet etmek değil, kitaplar hakkında konuşmak, bu yüzden şikayetlerimi yarıda bırakıp asıl konumuza geçiyorum. Konumuz başlıktan da anlaşılacağı üzere Throne of Glass yani Cam Şato serisinin genel bir yorumu olacak. Yani seriye başlasam mı, başlamasam mı diye düşünüyorsanız size yardımcı olabilirim belki. Yazıda genel olarak spoiler vermemeye çalışacağım, spoiler verecek olursam cümlenin başına ve sonuna SPOILER/BİTTİ yazarım zaten,buna dikkat ederek okursanız istemediğiniz şeyleri öğrenmezsiniz. Zaten çok genel bir yorum olacak ama yine de önlem almakta fayda var eheheheh. O zamaaaan yorumumuza geçelim!
![]() |
İlk 4 kitap, UK Paperback Edition |
Öncelikle konu hakkında biraz fikir sahibi olabilmeniz için ilk kitabın arka kapağını buraya bırakıyorum:
Karsınızda Suikastçılar Kraliçesi Celaena Sardothien. Celaena ömür boyu hapse mahkûm edilmişti. Oysa o, eğitimli bir suikastçıydı, benzerlerinin en iyisiydi ama bir hata yapmış ve yakalanmıştı.
Genç yüzbaşı Westfall ona bir teklifle geldi. Celaena, kraliyetin en yetenekli savasçıları ve suikastçılarıyla katılacağı ölümüne bir yarışmada veliaht Prens Dorian'ı temsil edecek.
Yarışmayı kazanırsa kralı korumaya ve sonrasında özgür bırakılmaya hak kazanacak. Ama önce bir biri ardına ortaya çıkan cinayetlerin katilini bulmalı ve hayal bile edemeyeceği bir geleceğe hazırlanmalı.
Ana karakterimiz Celaena "badass" bir karakter olarak geçiyor.Bu, Genç/Yetişkin türünde okuduğumuz kız karakterlerin yüzde doksanından daha mantıklı davranıyor ve insanı daha az delirtiyor (dikkatinizi çekerim: delirtmiyor değil, daha az delirtiyor) Kendisini genel olarak severim fakat ilk iki kitapta pek ısınamamıştım kendisine.
Dorian'ı da çok severim, Celaena ile olan arkadaşlıkları çok hoşuma gidiyor. Aslında ilk kitaplarda aşırı sevdiğim bir karakter değildi fakat sonraları aşık olduğum bir karakter oldu.
Ve Chaol... İlk iki kitapta aşık olduğum, son üç kitapta gitgide soğuduğum Chaol... İlk kitapta Chaol & Celaena'yı shiplerdim fakat ikinci kitapta çok shiplememeye, üçüncü kitapta ise arkadaş olarak bile beğenmediğim bir çift oldular. Chaol beni hayal kırıklığına uğrattı birazcık, eskisinden çok daha az hoşuma gitse de hala seviyorum kendisini.
Ve gelelim en sevdiğim karaktere! Yalnız, üçüncü kitabı okumadıysanız bu karakteri öğrenemeyeceksiniz ehehehe. Eğer ilk üç kitabı okumadıysanız burayı atlayın çünkü SPOILER olur.
Everett, bunu da belirttiğimize göre gelelim karaktere. Rowan! Okurların yarısından fazlasının "odun" olarak nitelendirdiği ve hiç sevmediği (nedenini okuyanlar anlar) karakter benim seriye devam etme sebebim resmen. Rowan ve Celaena'yı çok yakıştırıyorum bu arada, Chaolculara ve Doriancılara selam olsun :)))) SPOILER BITTI
Şimdi ise genel olarak kitaplardan bahsedeceğim. Öncelikle kitabın konusu benim çok ilgimi çektiği için almıştım. Özgün ve güzel bir konusu var, ayrıca bence yazar bunu güzelce aktarabilmiş.
Ben ilk iki kitabı pek beğenmemiştim ve nedense seriye devam ettim (normalde asla etmem) iyi ki etmişim! Cidden! 3,4 ve 5. kitapları oldukça beğendim. Bunda bazı karakterlerin etkisi oldukça büyük ama olsundu eheheh. Aslında bu yazıyı yazmamın asıl sebebi bu çünkü genelde okurlar ilk iki kitabı çok beğenip son üç kitabı o kadar çok beğenmemişler fakat bende tam tersi oldu ve bunu sizinle paylaşmak istedim çünkü ben son kitapları daha z seven az kişiden birisiyim eheheh.
Son kitapların daha az sevilmesinin bir sürü sebebi var, mesela olayların işleyişi ve karakterler. Ana karakter istediği erkek karakter ile olmayınca seriyi sevmemeye başlayan ve olaylar çok değiştiği için (ilk kitaptan 5. kitaba kadar) sevmeyen tonla insan var. Şimdi, olay örgüsü cidden çok değişiyor. Bir ilk kitaba bir de son kitaba bakınca arada çok çok büyük değişikliklerin olduğunu fark edebiliyorsunuz (konu bakımından) fakat bence bu güzel bir şey. 5 kitap boyunca hep aynı şeyleri okumaktansa farklı şeyleri okumayı tercih ederim. Ayrıca konu tamamen değişmiyor ve aradaki geçiş bence yazar tarafından çok güzel aktarılmıştı. (sanırım anlatma yetimi kaybettim). Bu arada sürekli son kitap diye bahsediyorum ama bahsettiğim kitap 5. kitap, yani bu serinin çıkan en son kitabı. Yoksa serinin son kitabı 6. kitap, 1 Mayıs 2018'de çıkacak. 2018!?!? 5. kitabın sonundan sonra nasıl dayanacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Bir de 6. kitap 2017 Ekim gibi çıkmayacak mıydı ya, ben mi yanlış hatırlıyorum? (2018'de çıkacağını az öne öğrendi, ekimde çıkacağını sandığı için büyük çaplı bir şok geçirdi)
![]() |
5. kitap, US Hardcover Edition |
Ben kitapları İngilizce okudum çünkü DEX yayınlarının kapakları, sayfa kalitesi ve çevirisini pek sevmiyorum. Özellikle de kapakları... Resmen mahvetmişler! Allahtan ACOTAR'da orijinal kapakları kullandılar yoksa sinşr krizi geçirebilirdim eheheh.
Durun size kapakları göstermek istiyorum.
![]() |
DEX Yayınları, ilk kitap |
![]() |
UK Paperback Edition, ilk kitap |
![]() |
US Edition, ilk kitap |
Sonra çıldırmayın! Bu seriyi İngilizce olarak okumamdaki en büyük etken valla. Bu arada sanırım ilk kitap tükenmiş, bence DEX'e baskı yapıp orijinal kapaklarla yeniden bastırmalıyız!
Bu arada kitapların sıralamasını da yazayım:
1. Throne of Glass/ Cam Şato
2. Crown of Midnight/ Karanlık Taç
3. Heir of Fire/ Ateşin Varisi
4. Queen of Shadows
5. Empire of Storms
6. Untitled
Bildiğim kadarıyla serinin sadece ilk 3 kitabı çevrildi, umarım yakında diğerleri de çevrilir de herkes okuyabilir.
Okuyun, okutun ki DEX bassın!
Quotes:
“Libraries were full of ideas–perhaps the most dangerous and powerful of all weapons.”
“You could rattle the stars," she whispered. "You could do anything, if only you dared. And deep down, you know it, too. That’s what scares you most.”
“Second place is a nice title for the first loser.”
“You cannot pick and choose what parts of her to love.”
“I worry because I care. Gods help me, I know I shouldn't, but I do. So I will always tell you to be careful, because I will always care what happens.”
“Names are not important. It's what lies inside of you that matters.”
Daha çok fazla var ama hepsini yazmaya sayfa yetmez bu yüzden bu kadarını bırakıp yavaş yavaş kaçıyorum...
Bol kitaplı akşamlar herkese!
Instagram:@tontonunkitapligi
Goodreads: Tontonunkitapligi
Not: BİRİ BANA LÜTFEN 6. KİTABI FIRLATABİLİR Mİ!?! ACİLEN!
25 Aralık 2016 Pazar
Kitap Yorumu||Bronz Atlı
Selamlar! Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Beni soracak olursanız ben hastayım ama hastalığım geçmek üzere, kurtuluyorum şu illetten! Aman kendinize dikkat edin, yoksa benim gibi düşüverirsiniz yataklara. Ben yine gevezelik etmeye başladım sanki... O zaman konuşmaktan duramayacağım bir noktaya gelmeden önce yoruma geçsem iyi olacak, yoksa kafanızı şişirme ihtimalim çok yüksek.
Ben Bronz Atlı'yı kasım ayında bitirmiştim ama tam tarihi hatırlamıyorum açıkçası. Bitirdikten birkaç gün sonra zaten Instagram'a yorumumu girmiştim fakat o daha yüzeysel br yorum omuştu, bu yüzden buraya bazı konuları daha da detaylandırarak yeniden bir yorum yazmak istedim. Şimdi, ne yalan söyleyeyim kitabın 824 sayfa olduğunu görünce biraz gözüm korkmuştu. Sadece 824 sayfa olsa yine iyi, bir de yazı puntosu küçücük. Ama beni asıl korkutan ne puntosunun boyutu, ne de sayfa sayısıydı. Beni asıl korkutan kitabın türüydü çünkü aşk,dram tarzı kitaplar okumayı pek sevmem ve okurken genelde sıkılırım. Kitap kalın da olunca gözüm bir miktar korktu anlayacağınız. Kitaba karşı ön yargılı olma sebebim kısaca bunlardı. Sonra bir gün gaza geldim ve kitaba başladım ve iyi ki başlamışım. Açıkçası başlamasam bir ne zaman başlardım bilemiyorum.
Kitap aşırı akıcıydı, hiç korktuğum gibi olmadı anlayacağınız.(Allahtan!) Kitabın akıcı olması beni rahatlattı. Nasıl korktuysam artık... Sayfaları nasıl çevirdiğimi bilemedim vallahi. Ders çalışıp ödev yapmam gerekiyordu falan ama yalan oldu tabii. Anlayacağınız üzere kitabı elimden bırakamadım ve bir solukta bitirdim. Keşke biraz daha yavaş okuyabilseydim (mümkünmüş gibi) çünkü o son... Nerde ikinci kitap?!? (Neyse, bu konuya daha sonra geleceğim.)
Şimdi biraz da karakterlerden bahsetmek istiyorum. İlk olarak asıl kızımızın ablası olan Daşa ile başlayacağım. Kendisinin bende çok özel bir yeri vardır: Daha ilk kez adını duymama rağmen en nefret ettiğim kadın karakterlerde ilk 5'e girmişti. Ay sen ne kadar iğrenç, ne kadar sülük bir karaktersin öyle. Cidden, ona olan nefretimi anlatmaya kelimeler yetmez. Gıcık, pislik, sülük... Sülük niyeyse onu düşününce aklıma gelen ilk kelime. Kıza çektirmediği kalmadı resmen. Yazık bizim kız da fazla saf, bir dediğini iki etmedi. Ay bakın yine düşününce sinirleniyorum! Neyse, Daşa'ya olan nefretimi anlatan satırlar,paragraflar yazabilirim ama yazmayacağım. Neden? çünkü ben iyi bir insanım ve sizi bununla sıkmak istemiyorum. Evet, nerede kalmıştık? Karakterler diyorduk. Şimdi yine nefret ettiğim bir karakterden bahsedeceğim sizlere. Kendisinin adı Dimitri. Kitabı okuyunca neden nefret ettiğimi anlayacaksınız zaten ama şunu belirtmeliyim ki Daşa'dan çok daha fazla nefret ediyorum. Dimitri yanına melek resmen. Tamam, abartmış olabilirim çünkü Dimitri'nin melek olmasına imkan yok. Neyse, konumuz bu değil. Özetleyecek olursam ikisini de sevmiyorum, ikisi de Tatyana'ya yapmadıklarını bırakmadılar. (Bu arada Tatyana asıl kızımız yani ana karakter. Ben de tam ona geliyordum şimdi. Bakın, iyi insan lafın üstüne gelirmiş. Kız cidden iyi ama. Bildiğiniz iyilik abidesi.) Şimdiki karakterimiz ise asıl kızımız olan Tatyana. Kız bildiğiniz melek. Yani insan olamaz çünkü hiçbir insan bu kadar saf, bu kadar fedakar olamaz. Tamam kardeşim iyisin hoşsun da bir yere kadar. Dimitri ve Daşa'ya da o kadar iyi davranıyordu ki ara sıra kızı boğmak istedim ama onun dışında sevdiğim bir karakter oldu. Yani en azından beni çok delirtmedi, akıl salığımı kaybetmeden kitabın sonunu görebildim. Şimdi ise bahsedeceğim son karaktere gelelim. Söz ettiğim kişi tabii ki Alexander. Kendisi asıl oğlan karakterimiz. Ya genel olarak iyi geçindik kendisiyle, sevdiğim bir karakter oldu. Tabii ki bu beni arada delirtmediği anlamına gelmiyor. Olsun be Alexander, herkes mükemmel olamaz ya! Sevdim ben seni, hadi yine iyisin. Son olarak karakterlerle ilgili şunu eklemek istiyorum, Tatyana'nın ailesinden hiç hoşlanmadım. Kitabı okuyunca göreceksiniz zaten (okursanız tabii. Bence okuyun!) bu yüzden nedenlerini anlatmayacağım.
Karakterleri anlatma kısmını bitirdiğime göre biraz kitap hakkında genel yorum yapıp yazımı noktalayacağım. Yazarın dilini sevdim, zaten daha önce de bahsettiğim gibi oldukça akıcıydı. Kurguyu ve konu akışını da oldukça beğendim. Ayrıca Alexander ile Tatyana'nın aşkını çok sevdim, çok saf ve masum bir aşkları vardı bence.
Şimdi kitabın sonundan bahsedebilirim. Spoiler vermeyeceğim, ama yine de okumak istemiyorum diyorsanız yazının geri kalanını okumayın. O SON NEYDİ ÖYLE?!? BANA İKİNCİ KİTAP LAZIM. ACİLEN! Yayınevinin de ikinci kitabı hızlı çıkarması için kitabı okumanız lazım. Sayfa sayısına ve punto boyutuna bakmadan kitabı alın derim ben:)
Kitabı genel olarak çok beğendim, birkaç karakterden nefret etmem dışında genel olarak karakterleri de sevdim. Yani özetle kitabı tavsiye ederim. Kitabı alın ki ikinci kitap çabuk çevrilsin:) Bu arada evet, ikinci kitap. Yazar 824 sayfaya sığdıramamış, gidip 2 kitap daha yazmış. Hayırlısı olsun ne diyelim...
Puanım:4/5
Yayınevi:Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı:824
Şuraya da arka kapağı bırakıp kaçıyorum:
Bu kısacık ömürden korkmayacağım, başımı eğmeyeceğim, dik durmanın bir yolunu bulacağım. Kapımı her şeye kapatacağım, Alexander. İçimde yalnızca sen kalacaksın...
Şarkılar söyleyip hayaller kurmaktan başka işi olmayan on yedi yaşındaki dünyalar güzeli Tatyana, Almanların Rusya'yı işgal ettiği 1941 yazından sonra hayatının bir daha asla eskisi gibi olmayacağından habersizdir. Çünkü savaşa girdiklerini öğrendikleri gün hayatının mucizesiyle karşılaşmıştır; yakışıklı ve gizemli Kızıl Ordu subayı Alexander Belov…
Birbirlerine ilk görüşte âşık olan Tatyana ile Alexander ateş ve baruttur, bir kuşun iki kanadı, gece ve gündüz, toprak ve çiçek… Fakat aşk da hayat gibi, asla göründüğü kadar kolay değildir. Hatta onlarınki aşkların en zorudur çünkü Tatyana'nın biricik ablası Daşa da genç adama sırılsıklam âşık olmuştur. Onları bekleyen o korkunç savaş, kış, açlık ve ölümcül sırlar, imkânsız aşklarının verdiği acının yanında bir hiç kalacaktır.
Bronz Atlı, Tatyana ile Alexander'ın hikâyesi. Başlarına bombalar yağarken kalpleri aşk için çarpanların hikâyesi. İhanetin olduğu kadar fedakârlığın da hikâyesi. Her satırı hüzünle, tutkuyla ve umutla kaleme alınmış, unutulmaz bir aşk ve savaş destanı…
Avucunu aç, içine benim için bir öpücük kondur ve sonra elini kalbine bastır.
Umarım faydalı olmuştur! İyi akşamlar!
28 Kasım 2016 Pazartesi
Kitap Yorumu||Kızıl İsyan Serisi
Selam!
Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.Valla beni soracak olursanız ben oldukça iyiyim.Bugün sizlere benim çok sevdiğim serilerden biri olan Kızıl İsyan serisinden bahsedeceğim.Tek tek kitapları yorumlamak yerine gene olarak seriden bahsedeceğim.Büyük ihtimalle ileride tek tek kitapları da yorumlarım.Eğer beni Instagram'dan takip ediyorsanız biliyorsunuzdur,ben bu seriye aşığım.Cidden aşığım! Hatta herkese zorla aldırmaya çalışıyorum eheheheh😬
Serideki her kitap mükemmel ama sanırım son kitap en sevdiğim.Gerçi hiçbirine ayrımcılık yapamam,hepsi benim bebeklerim! Ben distopya ve fantastik türünde kitap okumayı çok severim.Eğer siz de seviyorsanız bu seri tam size göre! İlk kitabın konusu çok ilgimi çekmişti,kitabı koşarak almıştım.İyi ki almışım!Belki siz de merak edersiniz diye ilk kitabın arka kapağını buraya bırakıyorum:
Arka Kapak:
"Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım. Ben zincirleri kıracak çekicim. Ben halkımın ve esaret içinde yaşayan herkesin umuduyum. Çünkü biliyorum ki insan kendini köleleştiren adaletsizlikle özgürleşemez. Gelecekte, renk kodlarına göre sınıflara ayrılmış Toplum'un en alt sınıfını Kızıllar oluşturmaktadır. Diğer bütün Kızıllar gibi Darrow da, Mars'ı yeni nesiller için yaşanılır bir gezegen haline getirdikleri inancıyla günlerini madenlerde çalışarak geçirmektedir. Üstelik bunu severek ve isteyerek yapmakta, kanı ve teriyle çocuklarına daha iyi bir dünya bırakacağına inanmaktadır.
Ancak Kızıllar kandırılmıştır. Darrow, halkının yozlaşmış yönetici sınıfın kölesinden başka bir şey olmadığını keşfettiğinde adalet özlemi ve kaybettiği aşkının anısıyla hırslanır. İnsanlığın yeni nesil Altın hükümdarlarının güç için mücadele ettiği efsanevi Enstitü'ye sızmak için her şeyden vazgeçer. Hayatı ve medeniyetin geleceği pahasına en başarılı ve en vahşi Altınlarla rekabet etmek zorunda kalacak olan Darrow'un düşmanlarını yenmek için artık yapmayacağı şey yoktur… Bu, onlardan birine dönüşmek anlamına gelse bile."
Ben yazarın kalemine hastayım.Gerçekten çok beğeniyorum.Kitapların kurguları çok çok iyi.Karakterlere ayrı aşığım zaten.Özellikle Darrow😍Genelde kitaplardaki ana karakterlere sinir olurum.Gerek davranışları olsun gerek düşünceleri olsun hep beni rahatsız eden bir şeyler çıkar niyeyse.Biraz uyuzum sanırım😂Sanırım bu seriyi sevmemin en büyük nedeni karakterlerin hepsini sevmiş olmam.Hepsinin mantıklı kararları ve davranışları vardı.Bu da benim kitapları delirmeden okuduğum anlamına geliyor ki bu çok nadir olan bir durum.Olay örgüsü de mükemmel.
Kitaplar aşırı sürükleyici,sayfaları nasıl çevirdiğinizi fark edemiyorsunuz.Kitaba başlamışsınız, sonra hoooop kitap bitmiş!Kitabın son sayfasına bakakalıyorsunuz,nerde devamı diye söyleniyorsunuz.Tabi sizin söylenmenize gerek yok çünkü serinin son kitabı olan Sabah Yıldızı kısa süre önce Türkçe'ye çevrildi.Yani meraktan ölmenize gerek yok😂Kitapların her biri birbirinden güzel,akıcı ve macera dolu.Son olarak küçük uyarımsı bir şey yapmak istiyorum,kitapların dili biraz ağır.Yani ağır derken aşırı edebiyat tarzında değil de diğer kitaplara göre biraz daha ağır demeye çalışıyorum.Anlatamadım sanki...Ve eğer bu seriyi İngilizce okumak isteyen varsa aranızda diye söylüyorum,bence dili pek kolay değildi.Yani yeni başlayanlar için çok zorlayıcı olabilir,bu yüzden bence başka bir seriyle başlayın.Ama siz yine Türkçe olarak okuyun,çok güzel ehheheh😬Kendisi tüm kitaplarına tam puan verdiğim nadir serilerden biridir!
Herkese bol kitaplı akşamlar!
Puanım:
Kızıl Yükseliş-5/5
Altın Oğul-5/5
Sabah Yıldızı-5/5
Merak edenler için:
1.Kitap-Kızıl Yükseliş (Red Rising)
2.Kitap-Altın Oğul (Golden Son)
3.Kitap-Sabah Yıldızı (Morning Star)
Yazar-Pierce Brown
Yayınevi-Pegasus Yayınları
Seri adı-Kızıl İsyan
Etiketler:
altın oğul,
bookstagram,
kızıl isyan,
kızıl isyan seri yorumu,
kızıl yükseliş,
kitap,
kitap yorumu,
pegasus yayınları,
pierce brown,
sabah yıldızı,
seri yorumu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)